11 Nisan 2013 Perşembe

ESKİŞEHİR'DE BİR HAFTA SONU  

Geçtiğimiz hafta sonu Eskişehir'deydik, gitmeden önce gerek çevremizden gerekse medyadan aldığımız bilgilerle yüksek beklentiler içinde idik. Ancak gördüklerimiz beklentilerimizin altında kaldı maalesef.
Şehir tipik Orta Anadolu şehri görünümü ile öğrenci şehri görünümü arasında bir yerde sıkışmış kalmış gibi.

Gerek Porsuk Çayı kenarında yapılan düzenlemeler gerekse şehrin her iki ucunda yapılan parklar Paris'ten fazlaca esinlenerek yapılmış ve kötü bir kopya gibi duruyor.

Porsuk çayı aşağıdaki resimlerdeki gibi;


Porsuk Çayının kenarlarına yapılan düzenlemeler, köprüler yukarıda belirttiğim gibi Paris'ten esinlenilmiş. Bu şekilde bir düzenleme yapılırken daha otantik bir mimari seçilebilirdi kanımca. Çayın kenarındaki apartmanların genel görünümlerinde bir yeknesaklık ve özgünlük olmaması ise yapılan düzenleme ile tam bir tezat oluşturuyor. Diğer yandan Porsuk Çayı kenarındaki kafeteryaların gecekondu görünümü, masa düzenlerinin bir çizgide olmaması ise ayrı bir çelişki yaratıyor. Bu olumsuzlukların yanında ise kafeteryalarda oturan -özellikle- gençlerin yoğun bir şekilde sigara içmesi tüm bölgeyi hatta nerdeyse tüm şehri sigara kokusuna boğmuş durumda. Yetkililerin bu kokuya acil bir çözüm bulmaları lazım.

Odunpazarı denilen bölge ise özgünlüğünü koruma anlamında bir gelişme içinde;



Ancak gerek Safranbolu, gerekse Kastamonu buraya göre daha iyi restore edilmiş. Odunpazarında yer alan Kurşunlu Camii ve külliyesi görülmeye değer. Burada yer alan (yukarıda resmi olan) Kırım Kültür evinde "çibörek" yenmesi tavsiye olunur.

Caddelerde yer alan yönlendirme tabelalarının ve sokak isimlerinin yetersiz olması, adrese göre gitmeniz gereken durumlarda sizi dolaştırabilir dikkatli olmakta yarar var.

Şehrin güneyinde yer alan Şelale Park ismiyle anılan seyir terası konumlu yerde bulunan işletme ise daha tam faaliyete geçmediğinden servis yok. Buradan şehrin görünümü aşağıdaki gibi;



Şehrin doğu yakasında yer alan Kentpark güzel düzenlenmiş, ağaçlar yeni yetiştiğinden özellikle yaz döneminde çok güneş alıyor olmalı.

Haller Gençlik Merkezi olarak isimlendirilen yer özgün gibi duruyor.

Batı yakasında yer alan Bilim teknoloji parkı ise özellikle çocuklu aileler tarafında görülebilir;


Şehrin Merkezinde yer alan Merkez Reşadiye Camii ise oldukça güzel duruyor;




Sonuçta; bir daha Eskişehir'e gitmek istermisin diye soran olursa "çibörek" ve "Abdüsselam Balaban Kebabı" yemek için gidebilirim derim.

9 Nisan 2012 Pazartesi


KREDİ PAZARLAMA FELSEFESİ   

1980’li yıllarda ülkemiz ekonomisinin dışa açılmasına paralel olarak, bankacılık sektöründe de özellikle dış ticaret bankacılığı başta olmak üzere önemli yenilikler ve ürünler yer almaya başlamıştır. Bu çerçevede bankalarımızın ve banka dışı diğer finans kurumlarımızın mevcut organizasyonlarında da yenilikler başlamış ve “kredi pazarlama” kavramı ortaya çıkmıştır.

Pazarlama kavramı genel bilinen haliyle; tüketiciye ihtiyacı olduğu mal ve hizmetlerin sunulması şeklinde tanımlanmaktadır. Sıklıkla da pazarlama kavramı satış ve satıcılık kavramlarıyla karıştırılmaktadır. Pazarlama kavramının bankacılık sektöründe yer almasıyla birlikte, özellikle müşterilerle sıcak temas halinde olan finans kesimi çalışanlarında daha bilinçli şekilde müşteri gereksinimlerini değerlendirme ve yanıt verme işlevlerinin ön plana çıktığı gözlemlenmiştir.

Özellikle rekabetin daha yoğun olduğu dönemlerde, finans kuruluşlarındaki pazarlama faaliyetleri satış ağırlıklı olmaya başlamış ve çalışanlar kendi finans kuruluşlarının ürünlerinin rakiplerinden nasıl daha uygun olduğunu tüketiciye aktarmaya odaklanmışlardır.

Bu bakış açısıyla, sanki finans kuruluşundan tüketiciye bir mal veya hizmetin aktarıldığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Geleneksel pazarlama faaliyetinde tüketiciye sunulan mal veya hizmetin varlığından hareket edildiğinde, satıcının görevinin sunduğu mal veya hizmetin rakiplerinden daha cazip olduğunu vurgulaması görevinin gereği olmaktadır.

Örneğin üretilen malın gömlek olduğunu varsayarsak; satıcının, tüketiciye satışa sunduğu gömleğin rakiplerine göre daha kaliteli, daha ucuz, daha uzun ömürlü, daha modaya uygun gibi argümanları kullanarak satışa odaklanmasını normal karşılamak gerekir. Benzeri şekilde de gömlek üreticisi kurum tüketicilere  yönelik yapacağı reklam dahil bir takım pazarlama faaliyetlerinde kendi markasını daha farklı bir konuma sokacak mesajlar kullanacaktır.

Ancak kredi açısından konuyu ele alır isek, burada tüketicilere aktarılan kredinin rakip diğer finans kuruluşlarından daha avantajlı olduğu nasıl vurgulanacaktır? Kredinin faiz, vade, teminat gibi unsurlarının rakiplerden daha avantajlı olması demek daha düşük faizle, daha uzun vadelerde ve daha az (veya hiç) teminat alınmadan kredi verilmesi anlamınamı gelecektir?

Konuya kredinin pazarlanması açısından bakıldığında ve gerek ülkemizde gerekse gelişmiş ülkelerde yaşanan örnekleri gördüğümüzde yukarıda belirtilen mantığın egemen olduğunu görmekteyiz. Özellikle başta bankalar olmak üzere tüm finans kuruluşlarının yaşadığımız son 10 yıl içinde fon kaynaklarına daha hızlı bir şekilde ulaşmasının sonucu olarak, bu fonların çok daha hızlı bir şekilde tüketicilere aktarılması sonucu ortaya çıkmış ve sağlıklı olmayan rekabet ortamı finans kuruluşlarının portföy kalitelerinin düşmesine ve hatta bazı finans kuruluşlarının sektörden ayrılmalarına yol açmıştır.

Artık bu kavramın belirtilen şekilde kullanılmasının  sorgulanması zamanı gelmiştir. Kanımca “kredi” işleminde finans kuruluşundan tüketiciye sunulan hizmet yerine; finans kuruluşu tarafından tüketicinin riskinin alınması işlemi vardır. Yani finans kuruluşu bir şey satmamakta aksine tüketicinin riskini almaktadır. Bu bakış açısıyla hareket edildiğinde kredi pazarlama faaliyetinin aslında  temel olarak bir kredi değerlendirme faaliyeti olduğu ortaya çıkmaktadır.

Tüketiciyle sıcak temas içinde olan finans şirketi çalışanının bu faaliyetleri çerçevesinde potansiyel müşterilerini araştırıp tespit etmesi, müşteri ile temas kurması randevu alması, çalıştığı kurumu ve ürünlerini tanıtması ve tüketiciyi kendi kurumuna yönlendirmeye çalışması önemli işlevlerdir. Ancak bu faaliyet yapılırken tüketicinin riskini ve kredi değerliliğini ölçecek faaliyetlerin önemsenmiyerek  arka plana atılması, sadece tüketicinin finans kurumuna yönlendirilmesine odaklanılması, girilecek kredi ilişkisinin kalitesini oldukça olumsuz yönde etkileyecek ve hatta kredinin ilerleyen dönemlerde sorunlu hale gelmesine bile yol açabilecektir.

Kredi pazarlama faaliyetini bilinçli yapan finans kuruluşlarında; bu görev için istihdam edilen çalışanlar klasik pazarlama ve satış eğitimlerinin yanısıra daha yoğun bir kredi değerlendirme eğitimlerinden de geçirilmektedir. Bu şekilde kredi pazarlama çalışanı, tüketici ile teması sırasında onun riskini ölçebilecek verileri edinmesinin yanısıra  kredi değerliliği açısından da önemli gözlemler yapabilme yeteneğine sahip olmaktadır.

2 Nisan 2012 Pazartesi

BANKACILARA TAVSİYELER

Hugh McCulloch Aralık 1863'de ulusal bankalara yolladığı bir mektupta tüm basiretli bankacıların izlemesine gerek gördüğü bazı prensipleri maddeler halinde sıralamıştır. Yazıyı yazan Hugh McCulloch Amerika Birleşik Devletleri'nde, o zamanki Para Otoritesi (Comptroller of the Currency) daha sonra Hazine Sekreteri görevlerini gerçekleştirmiş bir kişidir. Yaklaşık 150 yıl önce yazdığı bu mektuptaki sözlerin, bugün bile hala okuduğunuzda ne kadar geçerli olduğunu ve günümüzde de güncelliğini koruduğunu görebiliyorsunuz.
Bu yazı aynı zamanda, 1996 yılında (bundan tam 15 yıl önce) Türkiye Bankalar Birliği tarafından çıkarılan Bankacılar Dergisi’nin 16. Sayısında yayımlanmış bir yazıdır.

Makul bir garantiyle güvenceye alınmış krediler dışında kredi vermeyin. Spekülasyonu cesaretlendirici ve teşvik edici hiçbir şey yapmayın. İmkanlarınızı yasal ve basiretli işlemler için kullanın. Verdiğiniz kredilerin vadesini müşterinizin işinin imkan verdiği en kısa vadeye göre ayarlayın ve kaynağa ihtiyacınız olup olmadığına bakmaksızın tüm borçların vadesinde ödenmesi için ısrarlı olun. Bir krediyi sırf ödendiği zaman daha avantajlı bir yatırıma yönlendirmeyeceğinizi düşündüğünüz için yenilemeyin. Kredilerinizi başka türlü sağlıklı bir şekilde kontrol edemez ve geri dönüşünü sağlayamazsınız.
Kredilerinizi belirli kişiler ya da kurumlarda yoğunlaştırmak yerine dağıtın. Bir kişiye veya bir firmaya verilen büyük krediler, bazen uygun ve zorunlu olmakla birlikte, çoğunlukla riskIi olurlar. Büyük kredi müşterileri bankanın kontrolünü ellerine geçirebilirler. Müşteri ve banka arasındaki böyle bir ilişkinin sonucunda kimin zor duruma düşeceğinin tahmin edilmesi ise zor değildir. Kredilerin, banka özkaynaklarının üzerinde olan her bir doları bankanın borcudur ve banka yöneticileri mevduat sahiplerine, diğer alacaklılarına ve hissedarlarına karşı verdikleri kredileri sıkı sıkıya~ kontrol etmekle yükümlüdürler.
Müşterilerinizin zenginleştikçe bankanın da zenginleşeceğini göz önünde bulundurarak müşterilerinize hoşgörülü davranın. Ancak hiçbir zaman onların kendi politikalarını size dikte ettirmesine izin vermeyin.
Eğer kredi vermenin uygun olmadığını düşünüyorsanız, bankanın bu şüphelerinizden faydalanmasına imkan tanıyın ve krediyi vermeyin. Bir müşterinin dürüstlüğünden şüphelenmeniz için nedenleriniz varsa, hesabını kapatın. Bir dolandırıcıyla, onun sizi aldatmasını önleyebileceğinizi düşünseniz bile, asla iş yapmayın. Bu gibi durumlarda risk her zaman için kazançtan daha yüksektir.
Çalışanlarınıza çalmadan rahat ve saygın bir yaşam sürmelerine olanak tanıyacak bir maaş verin ve onlardan size sunabilecekleri tüm hizmeti isteyin. Eğer bir çalışanınız kazandığı maaştan daha fazlasını harcıyorsa, fazla harcamalarını dürüstçe açıklayabiliyorsa bile, onu işten çıkarın. Tutumlu olmamak bir suç değildir ancak insanı kolaylıkla suça yöneltebilir. Kazandığından daha fazlasını harcayan bir çalışan banka için güvenli bir eleman olamaz.
Bankanın sermayesi hayali değil gerçek olmalıdır. Bankanın sahibi, borç alanlar değil borç vermek için parası olanlar olmalıdır. Denetçiler ulusal bankalar tarafından dolaşım (circulation) yoluyla veya diğer suni yöntemlerle nominal sermaye yaratılmasını önlemek için çaba gösterirler. Bunu yaparken denetçiler iyi yönetilen bankalardan yardım göreceklerini düşünürler.
Namuslu, dürüst ve yasal bir şekilde bankacılık yapın. Büyük kazanç imkanlarının sizi baştan çıkarmasına izin vermeyin. Ulusal Para Kanunu çerçevesinde kullanabileceğiniz tüm imkanları kullanın. Gösteriş meraklısı borç verenler genellikle ya şarlatan ya da dolandırıcıdırlar.

21 Mart 2012 Çarşamba

Kredi Mottosu






“ Kredi alan ve veren arasında yüz-yüze



görüşme için harcanan zaman, kredi alanın



ihtiyaçlarını ve gerçekçi olarak geri



ödeyebileceği kredi miktarını belirlemek



için HAYATİ ÖNEM taşıyor.”













(Mark Hannam- Fair Finance Mikrofinans Başkanı/ Prospect Kasım-2008)